Bazen yediğiniz yemekten ziyade mekan sizi etkiler. Bazense gözünüz ne yemeği görür ne de mekanı. Aslında sizi etkileyen asıl unsur mekandaki işletmecinin, garsonun, aşçının güler yüzüdür. Ayşa Boşnak Börekçisi‘nin Kemeraltı Şubesine mantı denemeye gidip, çekim yaptığım esnada mekanın işletmecisi samimi bir soruyla sohbeti başlattı. Mekanlarının tarihinden, Kemeraltı’nın diğer değerlerine kadar beni bilgilendirdi. Ayşa bir aile işletmesi. Aile 1958 yılında Bosna’dan Türkiye’ye göç ediyor. Ayşa aynı zamanda Ayşe isminin Boşnakçasıymış. Ailenin genç üyeleri burada doğup büyüse bile Bosnalıların yaşadığı sıkıntılardan tabii ki haberdarlar.
Börekçi olarak geçse de mekan zeytinyağlılardan tatlılara, sulu yemeklerden çeşitli böreklere kadar onlarca alternatif sunuyor size. Arka arkaya 15 20 gün Ayşa’ya gitsek her seferinde ayrı bir lezzeti deneyebiliriz bence. Ben ilk tercihimi ”Boşnak Mantısı”ndan yana kullandım. Bu mantı her sabah ailenin yetenekli kadınları tarafından hazırlanıyor. İncecik hamur börek şeklinde açılıp, içi doldurulup, sarılıyor. Daha sonra küçük parçalar halinde kesilerek mantı hazırlanmış oluyor. Üzerine yoğurt ve sos ilave ediliyor. Orijinalinde sos olmadığını ama müşterilerin talepleri doğrultusunda bu şekilde sunmaya başladıklarını ve soslu versiyonu kendilerinin de çok sevdiklerini eklediler.
Ben öğlen 2 sularında gitmiştim. Kalan son mantıyı mideme indirdim. 5 dakika ile günün mantı yeme şansına erişen son müşterilerinden oldum. Hatta saat 4 gibi yemeğe dair hiçbir şey kalmadığını ve kendilerinin komşu lokantalardan yemek zorunda kaldıklarını gülerek anlattılar. Siz gidecek olursanız 3’ten önceye gitmeye çalışın derim. Mantıdan sonraki tercihim aşure oldu. Aşurenin yeri bende ayrıdır. Bu kız da her tatlı için ”çok severim” ”en sevdiğim tatlıdır” deyip duruyor diyebilirsiniz. Gerçekten her tatlı benim için çok özel. Aşureye gül suyu katmışlar. Gül suyu çok hafif ama çok etkileyici bir aroma katmış. Aşurelerini gayet sevdim. Ama kuru meyvelerini az buldum diyebilirim. Aşurenin malzemesi ne kadar çeşitliyse o kadar güzel buluyorum.
Mantı ve aşureden bahsettiğime göre, dekorasyon hakkında ince ama iç sızlatan bir iki detaydan bahsetmek istiyorum. Bosna Savaşı sonrası yaşanan katliamların ardından oluşturulan toplu mezarlar fazla derin hazırlanmış ve üzerileri bitki örtüsüyle kapatılarak bulunmamaları sağlanmaya çalışılmış. İnsan bedenleri toprağa karıştıkça toprağın yapısı değişmiş. Toprak üzerinde sarı çiçekler çıkmaya başlamış. Yine bölgenin bazı kesimlerinde kelebek nüfusunda belirgin farklılıklar gözlenmiş. Bosna Halkı zamanla fark etmiş ki uzun süre bulamadıkları mezarlara mavi kelebekleri takip edince ulaşıyorlar. Ve sarı çiçekler sadece mezarların üstünde açıyor. Mavi kelebekler ise sarı çiçeklere konmayı çok seviyor. Yani kelebekler yıllarca acı çeken halkı üzerinde ”ölüm çiçekleri” açan atalarının mezarlarına götürüyor.
Mekanda dikkatimi çeken diğer detay duvara kapıları açık şekilde asılmış kuş kafesleriydi. Kafesler artık özgür ve mutlu olan Bosnalıları temsil ediyormuş. Bu hikayeleri dinleyince bir kez daha anladım ki kara gün kararıp kalmıyor. İzleri kalsa da yaralar iyileşiyor. Yıpratıcı acılar yaşansa da Bosna’dan göçen ailemiz güzel bir yaşantı kurup kültürlerinin en lezzetli yemeklerini bize ulaştırıyor. Bir iki dilekle yazımı sonlandırmak istiyorum. Umarım hiçbir millet uçan bir kelebekten medet umacak kadar çaresiz kalmaz. Hiç bir millet göç etmek zorunda bırakılmaz.
Adres: Anafartalar cad Abacioglu Hani No:228/Z15 Kemeralti, Kemeralti, İzmir
Telefon: 0232 4841525