Merhaba, öncelikle dünyanın en iyi okuyucu kitlesine sahip blog olarak hep birlikte Berlin mutfağına genel bir bakış atacağız. Ardından Berlin‘den bir iki öneri vereceğim size. Berlin hiçbir zaman mutfağına düşkün bir başkent değilken aynı durum yakınındaki Brandenburg bölgesi için de böyleymiş. Haliyle o yöreden günümüze ulaşan mutfak kültürü baya sınırlı. Hohenzollern hanedanı kültür ve mutfaktansa ordu ile ilgilenmeyi tercih etmiş. Hanedanlığın erkekleri ava meraklı olduğu için, tavşan, yaban domuzu, kaz, ördek ve av kuşları Berlin mutfağında zamanla yer almaya başlamış. Ve halen av hayvanları Berlin mutfağında yerlerini korumakta. 19. Yüzyılda Prusya’nın varlıklı sınıfı günden güne gelişirken, işçi sınıfı için durum biraz daha üzücüymüş. İşçi sınıfı doyurucu ve basit yemekleri tercih etmek durumunda kalarak ekmeğe ve patatese yönelmiş. Sert iklim ve uzun kış mevsimleri de yetişen bitkileri sınırlayınca ortaya böyle bir mutfak çıkmış.
Bugün çok çeşitli ekmek tiplerini Berlin‘de görebilirsiniz. Sizin için derlediğimiz Alman ekmek çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz.
Mehrkornbrötchen :Karışık undan küçük ekmek
Laugenbrötchen: Ekşi hamurdan tuzlu küçük ekmek
Berliner Landbrot: Hafif çavdar ekmeği
Graubrot: Ekşi hamurdan çavdar ekmeği
Semmel: Sütlü hamurdan küçük ekmek
Schusterjungen: Kepekli buğday ve çavdar unundan yapılmış kalın kabuklu kara ekmek
Schrippen: Ucuz basit küçük ekmek
Şimdi de çoğu tabakta garnitür olarak gördüğümüz, bazı yemeklerin içinde malzeme olarak kullanılan ve hatta ana besin maddesi olarak tüketilen patatesin kimin sayesinde Berlin‘e getirildiğini açıklıyorum. Büyük Friedrich! Büyük Friedrich’in diğer Prusya krallarından farkı askerlik ve ava meraklı olmamasıymış. Aynı zamanda Almanya’ya patatesi sokma gibi bir iyilik yaparak, Alman mutfağına bir nebze olsun renk katıyor.
Biraz daha yakın geçmişe gelince… (İnstagramda perşembe gününü bekleyip yakın geçmiş diyerek #throwback paylaşımı yapan kız tabiri) Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra Berlin‘deki restaurantlar bazı şeyleri yeni yeni keşfetmeye başlıyor; mesela Brandenburg Bölgesi’nin mutfak gelenekleri duvar sonrası Berlin‘i de etkilemeye başlamış. Böylelikle eski tarifler modern Berlin mutfaklarına geri dönmüş oluyor. Berlin günümüzde her milletten insana ev sahipliği yapan bir metropol olunca her mutfaktan onlarca çeşidi bulmanız mümkün hale geliyor. Kentin birleşmesi ve Berlin‘in metropol olma özelliği bir araya gelince birçok Michelin ödüllü gurme restaurant ortaya çıkmaya başlıyor.
Genel Berlin mutfağından bahsettik, şimdi dünyaca ünlü bir domuz sucuğu çeşidinin ortaya çıkış öyküsünü anlatacağım. Currywurst’u, 2. Dünya Savaşı sonrasında Berlinli bir ”imbiss” sahibi olan Hedwig Müller yaratıyor.(imbiss yiyecek tezgahı demek) Currywurst acılı köri sosu, domates ve acı biberle yapılıyor. Küçük ekmek ya da patates kızartmasıyla sunuluyor. Şehirde kilometre kareye 890 tane currywurstçu düştüğü için kolaylıkla bulabileceğiniz bir lezzet.
Mekan önerilerine gelince, ben ilk olarak Berlinli bir arkadaşımın önerisi üzerine gittiğim Habibi‘den bahsetmek istiyorum size. Ortadoğu Mutfağı’ndan yemekleri ve mezeleri bulabileceğiniz en iyi adres bence. Habibi Arapça kökenli bir sözcük. Sevgili, sevilen kişi gibi anlamlarda kullanılıyor. Habibi‘de tercihimi ”Habibi Teller”den yana kullandım. Ve damağım 10 dakikalık bir şenlik yaşadı. 10 dakika diyorum çünkü bu lezzet 11. dakikaya kalmadan mideye indiriliveriyor. Bu tabak humus, şavurma, falafel, tabbule ve turşu domates gibi ürünlerden oluşuyor. Şavurma ve tabbule size yabancı gelmiş olabilir. Şavurma dönerin Arap Mutfağı’na özgü bir çeşidi. Tabbule ise bulgur, domates, soğan,maydanozla hazırlanan bir Lübnan salatası. Bu tür yemek sayfalarında abartarak anlatma çok olur. Gerçekten abartmıyorum eşsiz bir tabaktı. Habibi, Berlin’e giden bir insanın uğrayabileceği en lezzet dolu mekan bence. (Habibi Teller 8 euro)
Bir de Berlin deyince on blogdan yedisinde bir mekandan bahsediliyor. ”Burger Meister” Biz de Bugün Ne Yesem olarak gittik oraya. Güzel miydi? Kesinlikle evet. 45 dakika sırada beklemeye değer miydi? Kesinlikle hayır. Ben içinde köfte ve baconın bir arada olduğu burgerlerini seçtim. Bacon ve köftenin birleşimi fazla yağlı ama lezzetli bir burger oluşturmuş. Fakat 45 dakikalık bekleme insanı yormuyor değil.
Beklemek deyince benim aklıma bir de Mustafa’s Gemüse geliyor. Çünkü orada 1.5 saat bekledim. 90 dakika yani arkadaşlar. Bir futbol maçı süresince ayakta döner yemeyi bekliyorsunuz. Ve bunu dönerin vatanından giderek yapıyorsunuz. Beklemenin ilk 1 saati yine fena değildi. 60. ve 75. dakikalar arasını ”1 saat bekledim sıradan çıkmayayım artık” diyerek geçirdim. Son 15 dakika ise ”hay aklıma …” diyerek geçti. Beklemeyi de masada oturarak yapmıyorsunuz bu arada. Çünkü Mustafa’s Gemüse bir büfe. Sokaktaki bir büfenin sırasını bekliyorsunuz yani.
Ama Mustafa’s Gemüse Kebabı elinize alıp ilk ısırığı attığınız anda tüm sinirleriniz kuş olup uçuyor bedeninizden. Çünkü gerçekten bir efsane olmayı hak edecek kadar güzel. Mustafa’s Gemüse Kebabın içinde bir ben yokum. Bir sürü sebze kızartmasından, enfes bir sosa kadar çok dolu bir dürüm. Tekrar gidersen yine Mustafa’s Gemüse‘de yer misin? derseniz size cevabım ”hayır” olur. Çünkü hayat Mustafa’s Gemüse‘de 90 dk beklemek için çok kısa.
Berlin‘in içeceklerine gelince… Tabi ki Almanya’nın genelinde olduğu gibi onlarca çeşit biraları var bu bölgenin de. Ama aralarında en ünlü olanı ”Berliner Kindl” Ayrıca en çok itibar gören bira çeşidinden biri direkt fıçıdan doldurulan fıçı birasıdır. (bier vom fass) Barmen bu birayı kalın bir köpük tabakası oluşturmak amacıyla, direkt fıçıdan uzun bardağınıza incecik akıtarak doldurur. Ve kalınca bir köpük tabakası biranızın üstünü kaplar. Siz görselde Berliner Kindl‘ın iki halini de görüyorsunuz.
Berline‘e dair bir yazıda bira hakkında bir şeyler yazmak çok klasik oldu. Şimdi daha az duyulmuş bir içecek var sırada. ”Korn” çavdar votkası. Bunun bitki aromalı versiyonları da üretiliyor. Ağır yemeklerin, etlerin yanına bolca içiyorlar bu votkaları.
56 çeşit bitki ve baharattan yapılmış Jägermeister da yine hazmı kolaylaştıran bir etkiye sahiptir. Bu kadar dar bir yemek kültürüne sahip bir ülke neden hazımsızlığa karşı bu kadar çeşitli içkiler geliştirdi onu da bilmiyorum doğrusu. Bizim gibi meze üzerine ara sıcak, üzerine etler pilavlar, üzerine şerbetli tatlılar tüketilen bir ülke olsa anlarım da… Bu arada Jägermeister profesyonel avcı demek. Sanki Sümerce kadar zor bir dili biliyormuş da kelimenin etimolojisinden bahsedermiş gibi triplendim bir an. Ama Jägermeisterın kelime anlamını bilmenizi istedim sadece.
Bir de bonus olarak çok lezzetli bir Alman içkisi daha önereceğim. ‘Kleiner Feigling” Bu incir aromalı votka. Feige Almanca’da incir demek. Feigling ise ödlek demek. Küçük ödlek gibi bir anlamı var yani bu içkinin. Her süpermarkette kolayca bulabileceğiniz içeceği sizlere öneriyorum. Bir shotlık boyu olduğu gibi, büyük parti boyu da mevcut. Hiç olmazsa küçük boyunu alıp deneyebilirsiniz siz.
Bilgi, yemek ve seyahat dolu güzel günler diliyorum size.