İspanyol Mutfağı, tarih boyunca bir çok kültürün etkisinde kaldığı için hem çeşitli hem de lezzetli alternatifler sunuyor bize. Akdeniz ülkesi olması mutfağa hafiflik katarken uzun süre Arap etkisinde kalması da yoğun kokular, damak çatlatan izler bırakmış. Akdeniz iklimi yetişen meyve sebzeye çeşitlilik verdikçe mutfakları da renklenmiş. Yemek düzenleri ise aslında hepimizin uygulaması gereken cinsten. Az az ve sık sık yiyorlar. Sabah erkenden hafif bir kahvaltı, 11 gibi ikinci kahvaltı, öğlen 1 gibi tapaslarla yapılan ufak atıştırmalar, öğlen 2 3 gibi sağlam bir öğle yemeği, akşam ise biraz geç saatlere sarkan bir akşam yemeği. Akşam yemeği geç saatlerde yapıldığı için en çok öğlen yiyorlar. Mesela az sonra anlatacağım ve ağır bir yemek olan paellayı genelde öğlen tercih ediyorlar. Eğer bir İspanyol olsaydınız bir ekmeğin üstüne zeytinyağı döküp, domates dilimleyip biraz da kekik serperek çok lezzetli bir tapas hazırlamış olurdunuz. Aynı zamanda etkisinde kaldığı Arap mutfağı sayesinde çeşitli baharatlar ve bitkiler kullanarak hoş kokulu etler, tavuklar ve tavşanlar pişirebilirdiniz. Bu yazıda biraz konseptimizin dışına çıkarak size mekan önerisi değil yemek önerisi yapacağım. Olur da yolunuz İspanya’ya düşerse size yeme içme rehberi olmasını dilerim. Hazırsanız başlıyorum.
PAELLA: İlk sırayı tabi ki de en sevdiğim lezzete veriyorum. Paella yumuşacık pirinç taneleri, safran kokusu, mis gibi biber ve karideslerle tam bir şölendi. Sadece sıcacık tavada sunulan ve dumanı üstünde tüten bir paella için bile tekrar İspanya’ya gidebilirim. Paella tavuk, hindi, tavşan eti gibi alternatiflerle de yapılabiliyor. Biz deniz mahsulleri ile olanı yani ”Paella de marisco”yu denedik. Deniz ürünlü paellada kum midyesi, jumbo boy karides ve kalamar kullanılıyor. Paellanın yapıldığı tavanın ağzı pişirilme esnasında kapatılmıyor, tava karıştırılmıyor. Malzemelerini ve pişirilmesini söyledim biraz da yeme önerisi vereyim. Paella önümüze konulur konulmaz kibarlığımızı bir yana bırakıyoruz ve karideslere 10 parmak dalarak çıtır çıtır kabuklarından ayırıyoruz, ve paellayı tavasına varana dek hüpletiyoruz. Hızınızı arada kontrol edin, çünkü paella çoğunlukla 2 kişilik servis ediliyor. Bizden uyarması, sonra birlikte yemek yediğiniz arkadaşınızla ”kim daha çok karides yedi?” diye bozuşursunuz. Paella, Valencia’ya ait bir yemek olduğu için orada yemenizi öneririm. Tüm İspanya’da her köşe başında paella bulabilirsiniz ama bunlar beklentinizi karşılamaz.
AHTAPOT SALATASI: ”İspanya’ya gelip de ahtapot salatası yememek olmaz canım.” demiyorum sizlere. Ben İspanya’ya gitmişken deniz ürünlerine doyayım diyerek her bulduğum deniz ürününü yedim. Yoksa ”Ahtapot salatası dedin mi akla Katalonya gelir!” diyemiyorum. Türkiye’de yediğimiz ahtopotlardan farklı olarak derisinin soyulmamış olması dikkatimi çekti. Çoğu mekanda derisiyle servis ediliyordu. Ayrıca salatanın üzerine konmuş filizler hoş bir ekşilik katıyordu. Salatada kullanılan zeytinyağı ise bardağa konup içilecek kadar güzeldi. Tabi İspanyollarınkini övüp İzmir’in zeytinyağlarına değinmezsem olmaz. En az onlar kadar güzel yağlara sahibiz biz de. P.S:Dünyanın zeytin ve zeytinyağını %33 oranda İspanya karşılıyor. 350 milyon zeytin ağacına sahipler ve onlara gözleri gibi bakıyorlar. Siz de seyahat ederken şehirler arası yollarda uçsuz bucaksız zeytin bahçeleri görebilirsiniz. Bizim asırlık zeytin ağaçlarımız tek hamlede kesilirken, onların zeytin ve zeytin yağından bu kadar kazanç sağlamaları iç çektirmedi değil tabi.
BOĞA KUYRUĞU (RABO DE TORO) : Bir boğanın kuyruğu bu kadar lezzetli o la bi lir mi? soruyorum size? Yemek yiyip ardından da parmaklarımı yalarken sizler için çok fazla bilgi derleyemedim. Amann, bu sefer de etin nasıl ve neyle pişirildiğini boşverin. Yolunuzu özellikle Cordoba’ya düşürün ve Rabo de Toro’yu deneyin. Lokum gibi tabiri boğa kuyruğu için cuk oturuyor. Kesinlikle yağlı bir et değil ve bunu İspanya’da kısıtlı bir bölgede bulabilirsiniz. O yüzden Cordoba’da serin ve iç açıcı bir avluda belki bir ”cava” eşliğinde yemenizi öneririm. Ayrıca Bugünneyesem farkını ortaya koyduk;) ve her yerde bulabileceğiniz ”İspanya’da sangria içilir abi” ”İspanya’da gazpacho yenir abi.” tavsiyesinin ötesine geçerek sizlere ”rabo de toro” önerimizi yaptık. Bu kıyağımızı unutmayın.
CHURROS: Ve sırada bir tanecik bebeğim churros. Sevgili churros sana İspanya’da gereken ilgiyi göstermediğim için köpekler gibi pişmanım. Her şeyi deneyeceğim derken tatlı yemeye midemde yer kalmadı. Ama iki farklı noktada denedim ve sizinle içi krema dolgulu üstü beyaz çikolatalı olanı paylaşıyorum. Churrosu deneyen tüm Türkler kerhane tatlısına benzediğini söyledi, ama ben çok terbiyeli ve İzmirli bir kız olduğum için hamurlu kısmını lokmaya benzettim. Önerir miyim? Kesinlikle evet. Hatta bırakın boğayı, karidesi, domatesi direkt churrosa abanın.
GAZPACHO: Arapça’da ”ıslatılmış ekmek” anlamına gelen gazpacho yazın içinizi ferahlatacak bir lezzet. Domates, zeytinyağı,sirke,sarımsak ve soğanla hazırlanıp soğuk servis ediliyor. Buzla dahi servis edileni gördüm. Yanına da soğan , yeşil biber, kırmızı biber ve domates gibi garnitürleri küçük kaselerde koyup sunuyorlar ki dilediğiniz kadar daha çorbanıza ekleyesiniz. Burası madem dost meclisi söylemeliyim ki ben hiç beğenmedim. Çoban salata kasesinin dibinde kalan suyu içiyormuş gibi hissettim. ”sin çirbiyi kiti yirdi içmişsindir” falan demeyin. Cordoba’nın en kral restaurantında içtim. Ama beğenmedim. Tabi şunu da eklemem gerekir ki masada benim dışımdaki 3 kişi bayılarak içti. Eh 4300 km yol katedip İspanya’ya giderseniz deneyip kendiniz karar verin buna.
TAPAS: Geldik en dolu ve bir o kadar da boş kısma. Tapas derken bildiğiniz mezelerden bahsediyorum. Tapas mezelere verilen genel bir isim. Bir ülkenin mutfağında yüzlerce sebze, çeşit çeşit baharat ve tazecik deniz ürünleri olur da güzel mezeleri olmaz mı? İşin dolu kısmı buydu, boş kısmı ise aslında size anlatacağım çok da şey olmaması. Çok şey yok cümlesini kurarken biraz çekiniyorum. Çünkü meze üretmek tamamen size kalan bir şey. Ekmeğin üzerine zeytin ve karides koymak da bir meze, üzerine daha çok çaba harcanmış bir humus da meze. O yüzden burada iş size düşüyor ve ben biraz tembellik yaparak tapas hakkında düşünmeyi hayal gücünüze bırakıyorum. Sizleri de balıklı, mayonezli ve havuçlu mezemle baş başa bırakıyorum. Yanına da midyelerimi ekliyorum. Ukalalık olmasın ama geçtiğimiz yıl Chez Leon’dan yemiş birisi olarak söylüyorum ki bu midyeleri pek beğenmedim. Chez Leon’nu bırakın benim Mardinli abim çok daha güzelini yapıyor. EYYYYYY İSPANYA her şeyin en güzelini de sen yapmıyorsun canım.
ORXATA: Bana tahammül edip yazımı sonuna kadar okuyan değerli takipçilerime bir ödül olarak bu içeceği sunuyorum.(orçata diye okunuyor Orxata’ya, İspanyolca’da ”Horchata de chufa” diyorlar. ”Tiger nut” adında fındık büyüklüğünde meyvelerden yapılan hafif ve şekerli bir içecek. Bu içeceğin varyasyonları tarçın, vanilya vb. eklenerek Güney Amerika’da da içilmekteymiş ancak çıkış noktası çok eski çağlara dayanıyor. Antik Mısır’da tüketilen meyveyi 13.yyda İspanya’ya Araplar’ın getirdiği düşünülüyor. Şu an İspanya’da sadece Valencia’da sokak satıcılarının küçük tezgahlarında bulabilirsiniz. Çünkü Avrupa’da sadece Valencia’da yetişen bir bitki. Efsane’ye göre İspanya’nın yeniden fethedilmesi sırasında, Kral Jaume Valencia’ya giderken çok sıcaklıyor ve çevresindekilere susuzluğunu dindirecek bir şeyler soruyor. Küçük bir kız beyazımsı renkte olan soğuk bir içecek kasesini uzatıp, onun ”tiger nut bitkisinin sütü” olduğunu söylüyor. Ardından kral içeceği deniyor ve tadına çok şaşırarak “Açò no és llet, açò és or, xata” diyor.Yani ”bu bir süt değil, bu bir altın, tatlı kıss” diyor. Orxata ismi latincedeki ”hordeata” dan gelmekte. Hordeata ise arpayla yapılmış anlamına geliyor. Eklemek gerekir ki veganlar ve vejeteryanlar için çok güzel bir süt alternatifi.
TURRON: Ana maddesi badem ezmesi olan ve içine yumurta, şeker bal eklenerek hazırlanan benim deyimimle ”ispanyol helvası” . Valencia bölgesinde üretiliyor. Ayrıca meyveyle çeşitlendirilerek portakallı, elmalı ve çilekli gibi çeşitleri de üretilmekte. Çikolatalısı ve antep fıstıklısı benim en sevdiklerim arasındaydı.
CANDIED SUNFLOWER SEEDS: Gördüğünüz diğer görsel ise şeker, yumurta akı, tarçın ve vanilya ile kızartılan çekirdeğe ait. Ağza atılıp çıtır çıtır yemelik ve çok uygun fiyata bulunabilecek bir çeşit çerez. Yine Endülüs bölgesinde çoğu şehirde görebileceğiniz bir tatlı.
BİRALAR: Çok bilgim olmayan ama hakkında yorum yapmaya bayıldığım bir konudayız. Estrella şişedeki amblemde de gördüğünüz üzere ”yıldız” demek. 5.4 alkol oranında, ben çok sevdim. Bizde Efes neyse onlarda da Estrella Damm o. Cruzcampo 4.8 alkol oranlı biraz acımtrak ama enfes bir bira. Moritz ise yine tadına doyum olmayan bir Barselona markası. Ee İspanya’da olup da Tortilla yememek de olmaz. Marketten 2 euroya Tortilla alıp doyasıya keyif yapabilirsiniz.
CAVA: Cava hakkında sizi çok aydınlatamayacağım çünkü bilgim olmayan konuda pek konuşmak istemiyorum 🙁 Şunu söyleyebilirim ki içimi kolay bir köpüklü şarap.(Yasemin bu tespitimi okuyunca acı çekecek) Cavamı yudumlarken ”Ah burada Yasemin olsaydı da, bir yudumda üzümün cinsini tespit etseydi” dedim. Şaka bir yana, şampanya bardağından az daha küçük bardakta servis edilen cavayı denemeden dönmeyin derim.
Yasemin’in Notu: Cava, İspanya’da geleneksel yöntemle üretilen köpüklü şaraplar için kullanılan bir terim. Ana üzüm çeşitleri yerel İspanyol üzümleridir. Bazen kupajda Chardonnay üzümleri de kullanılır. Cava üretiminin büyük çoğunluğu Katalonya’da gerçekleşir.
SANGRİA: Kırmızı şarap, şeker, meyve parçaları ve portakal suyunun ferahlatıcı birlikteliği. Çok daha karmaşık bir tarif beklerken bu kadar kolay hazırlanabilir olduğunu görmek beni mutlu etti. Hazır önümüz de yazken lıkır lıkır içebileceğiniz sangriaları yapmak yeni uğraşımız olacak artık. Yaratıcılığınıza göre vişne suyu vb. ile de çeşitlendirebilirsiniz. ”İspanya’ya gittim yengemgile sangria getireyim bari.” diye düşünmeyin paketlenmiş sangrialar gerçekten çok başarısız. Evde kendiniz hazırlayıp misafirlerinize rahatlıkla sunabilirsiniz bence.
Yazımın sonuna ulaştığınız için küçüklerimi gözlerinden , büyüklerimi ellerinden öperim. Sürç-i lisan ettiysem affola.