Sevgili şarap sever, Türk şarapçılığında önemli rol oynayan üzümlerimizi tanıtmaya devam ediyorum. Bugünkü konuğum Türkiye’nin en önemli üzüm üreticisi illerinden Denizli‘nin Çal ilçesinden ismini alan Çal Karası.
Denizli’nin kuzeydoğusunda yer alan “Çal” üzümü ile o kadar özdeşleşmiş ki ikisini birbirinden ayrı düşünmek kesinlikle imkansız. Çal Karası, ilçe halkının en önemli geçim kaynağının başında geliyor. Pek çok yerli üzüm çeşitlerimiz doğduğu topraklar dışında başka yerlerde yetiştirilirken günümüzde Çal Karası yoğun olarak Denizli’de müstahsil bağlarında bulunuyor. Çal Karası‘nı büyük hacimlerde şaraba işleyen üreticilerin bağ yatırımlarında bile kendine yer bulamayan bu nadide çeşidimiz genellikle şarap üreticileri tarafından anlaşmalı bağcılıkla Çal‘dan temin ediliyor.
Çal Adının Tarihi
Kaynaklara göre Çal‘ın antik dönemdeki ismi “Mossyna”dır. Mossya’nın anlamı hakkında farklı ihtimaller üzerinde durulmuştur. Bunlar arasında, Ana Tanrıça Kybele tapınımında yola çıkarak ismindeki “Ma/Mo” kelimesinin “Ana Tanrıça’yı” ifade etmesi ve sondaki “-na” ekinin ise “Kutsal Ananın Halkı” ya da “Ana Tanrıça’nın Yöresi” şeklinde bir anlama sahip olma olasılığıdır. Bir başka teori ise zaman zaman kaynaklarda “Mossynos, Mossynoi” olarak görülen ismin şarap anlamına gelen Yunanca “oinos” ile Hititçe “-assu” yani “iyi” birleşiminden “En İyi Şarap Kenti” anlamına gelmiş olabileceği yönünde.
Türkler’in bölgeye gelmesi ile beraber Çal ismini alan yerleşim yeri bir dönem Türk hakimiyetinden sonra yöreye yerleşenlerin demircilikle uğraşması sebebi ile Demirciköy adı ile anılsa da, tekrar Çal ismi kullanılmaya başlanmıştır. “Çal” kelimesinin etimolojisine değinecek olursak yine bu konuda farklı görüşler ve değerlendirmeler mevcut. Çal kelimesi, Derleme Sözlüğü üçüncü ciltte “Taşlık yer, çıplak tepe; kireçli toprak; ormanlık, fundalık; sulu, düz ova; maki ile örtülü engebeli alan; susuz çıplak engebeli alan; ala renk; ben, çil, leke, kül rengi” gibi anlamlarda kullanıldığı belirtilirken TDK’nın Güncel Türkçe Sözlüğü’nde de kelimeye “Taşılık yer, çıplak tepe” karşılıkları verilmiştir.
Her ne kadar günümüzde artık bir yere isim verirken çok üzerinde düşünülmeden hareket edilse de Türkler ilk geldiklere yere isim verirken coğrafi özelliklere dikkate alarak ya da fetheden kişiye istinaden isim vermişler. Tüm bu bilgileri göz önüne alırsak Çal‘ı ziyaret eden biri olarak ilçenin doğal yapısı nedeni ile “taşlık yer, engebeli alan” gibi bir anlamı olduğunu düşünüyorum.
Kısa Kısa Çal Karası Üzümü
Çal Karası üzümü açık mürdüm renkte, yuvarlak ve orta irilikte, kabuğu ince ve gevşek salkım yapısına sahiptir.
Kırmızı, somon pembe (roze) renkte, hafif-orta gövdeli, yüksek asitli, düşük tanenli ve orta-yüksek alkollü şaraplar yapar.
Gençken şarapları çilek, kızılcık ve ahududu gibi kırmızı meyve aromalarına sahiptir.
Ülkemizde genelde sek, roze ve köpüren şarap kategorisinde farklı stillerde Çal Karası şarapları üretilmektedir. Açık renkli bir üzüm olan Çal Karası, daha ziyade roze şarapların üretiminde kullanılsa da zaman zaman diğer üzüm çeşitleri ile kupajlanarak özellikle kırmızı şarap olarak da değerlendirir. Çal Karası‘ndan üretilen kırmızı şaraplar genç olarak tüketilmeye uygun. Henüz bir Kalecik Karası gibi yaygın olarak monosepaj kırmızı stildeki örneklerini deneyimlemek maalesef mümkün değil. Ancak 2022 senesinde hayata geçirilen Çal Bağ Yolu projesi ile bir araya gelen bölgedeki şarap üreticileri Çal Karası‘nın doğduğu topraklarda bağ alanlarının arttırılmasını ve Çal Karası‘nı en iyi şekilde işleyerek hak ettiği değeri görmesini sağlamak adına şaraplar üretmeye devam ediyor. Beni de en heyecanlandıran kısımlardan biri özellikle kırmızı şaraplarının yıllar içinde sergileyeceği potansiyeli.
Anavatanı olan Denizli’de denizden 900-1000 metre yükseklikteki killi tınlı, kireçli ve ağırlıklı kırmızı topraklarda yetiştirilen “Çal Karası” üzümü 2020 yılında coğrafi işaret alarak tescil edildi. 15-20 Ağustos gibi hasat edilmeye başlanan Çal Karası için bağ bozumu genelde Ağustos’un sonu ve Eylül’ün ilk haftalarına kadar devam edebiliyor.
Bölgedeki bağlarda büyük bir oranda goble sistemi dediğimiz yer bağcılığı uygulanıyor. Çal Karası için telli terbiye sistemini bağlarına adapte edenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. 40-50 yaşında ortalama yaşa sahip olan Çal Karası bağlarında Vitis Vinifera kullananlar yok. Kireç yapısı yüksek olan Çal Karası‘nın yetiştiği asmalar kirece dayanımı ile ön plana çıkan 41 B Amerikan anaç üzerine aşılanmış. Zaten geçmişte bölge filoksera sebebi ile büyük yıkım yaşayan yerlerden biri.
Bitmeyen Bir Zirai Mesele: Filoksera Denizli’de
1880’lerin hemen başlarında Avrupa’dan Osmanlı topraklarına yayılan filoksera zararlısı (asma biti) yüzünden Batı Anadolu’nun büyük bir kısımda üzüm tarımı durma noktasına gelmiş ve filokseranın yayılımını önlemek amacı ile bağlar sökülmeye başlanmış. Milli Mücadele yıllarında bakımsız kalan bağlar Cumhuriyet ilanından sonra da filokseranın yarattığı tehlikenin devam etmesi, bağcılıkla uğraşan nufüsün çoğunluğunun mübadele nedeniyle Türkiye’den ayrılması bağcılık faaliyetlerini geriye götürürken sene 1926’da Denizli Mebusu Yusuf Bey’in TBMM’ne sunduğu önergede, Denizli’nin Çal kazasında üzüm bağlarının hastalık neticesinde kuruduğu ve “…Denizli Vilayetinin Çal kazası ahalisinden alınan telgrafnamelerde kaza‐yı mezkurenin siyah üzüm bağları filokseradan tamamiyle kuruduğu cihetle temhid‐i arazi (araziyi düzeltmek) muamelesinin bir an evvel ikmaliyle senevi otuz bin lira miktarındaki kuruş bağlar vergisinden” muafiyetin gerekliliğine işaret ediliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bağcılığın geliştirişmesi için hükümet biri Denizli Merkez’de, diğeri Çal‘da olmak üzere Amerikan asma fidanlığı tesis etmiş ve 1928 yılından itibaren halka ücretsiz olarak fidan dağıtımı sağlamış. 1928-1937 arasında 2.215.580 adet köklü fidan dağıtılmış fakat 1937’de fidanlıktaki hastalık sebebi ile dağıtım işi ertelenmiş ve uzun bir süre fidan dağıtımı yapılamamış. Söz konusu çalışmalar bağcılık için olumlu gelişmelere katkı sağlamış olsa da 1950’li yıllarda hala il genelinde büyük bir tehdit olarak varlığını sürdürmüş. Amerikan köklerin kirece dayanamaması bağcılıkta başka sorunları beraberinde getirerek bu kez bağlarda “kloroz” hastalığı baş göstermiş.
Günümüzde ülkemizin üzüm üretiminin %50’den fazlası başta Manisa, Denizli ve İzmir olmak üzere Ege Bölgesinde gerçekleştirilmektedir. Manisa tek başına Türkiye’nin kurutmalık üzüm üretiminin %90’ının karşılayarak sofralık ve kuru üzüm yetiştiriciliği konusunda önemli bir role sahipken Denizli kalite olarak şaraplık değerlendirilen üzüm bağları ile ön plana çıkıyor. Kuşkusuz bölgede ciddi bir şarap üretimi var. Kısa süre önce Çal Bağ Yolu çatısı altında toplanan şarap üreticilerinin gayretleri, bölgedeki önemli bağ yatırımlarına sahip olan şarap üreticilerinin çalışmaları dikkatleri daha fazla Denizli’ye çekerek ülke tarımına ve üreticilerine katkı sağlayacaktır.
Liatiko Mu Diyeyim Yoksa Sen Mi Gerçek İsmini Açıklamak İstersin Çal Karası?
Ülkemizde aynı üzümler çeşitlerinin farklı lokasyonlarda başka isimlerle anılması çok yaygın bir durum. Peki ya Çal Karası‘nın karşı kıyımızda yer alan Girit’te Liatiko ismi ile yaşadığını söylesem? “Bu nasıl olur?” diye merak ettiniz değil mi? Aslında her şey 2016 senesinde Paşaeli Şarapları’nın kurucusu Seyit Karagözoğlu’nun DNA profili çıkartma yolu ile üzüm çeşitlerinin kökeni ve soyları konusunda dünyada önde gelen otoritelerden biri olan Dr José Vouillamoz ile bir çalışma yapmayı teklif etmesi ile başlıyor. DNA çalışmasının odağında yer alan isimler ise Yapıncak, Çal Karası, Karasakız ve Sıdalan gibi yerli çeşitlerimiz. Çal Karası özelinde ortaya çıkan sonuç ise oldukça şaşkınlık yaratıyor. Meğerse bizim güzeller güzeli Çal Karası üzümümüz Girit Adası’nda erken renk değiştirip olgunlaşmasına atıfta bulunulan Temmuz anlamına gelen (“Louliatiko”nun isminden türetilen) Liatiko üzümü ile aynı üzümmüş. Çal Karası‘nın yolculuğu nereden nereye ve nasıl olmuş bilinmez ama emin olduğumuz tek bir şey var ; ampeolografik tanımlayıcılarla DNA çalışmalarının entegrasyonu üzüm çeşitlerin doğru tanımlanması, korunması ve daha pek çok konu açısından üzerinde durulması gerekilen çok önemli çalışmalar.
Peki, Ege’nin ayrı tarafında aynı üzümden şarap yapanlar buluşursa? Doğup büyüdükleri topraklarda Çal’da Çal Karası‘nın potansiyelini ortaya koymak adına önemli çalışmalar yapan Kuzubağ ailesi 2023 senesinde Çal Karası‘nın peşine düşüp Girit’in Dafnes bölgesini ziyaret ediyor. Douloufakis şaraphanesinin 3. kuşak temsilcisi Nikos ile Liatiko bağlarını gezip klonları hakkında bilgi alıp bağlarda yapılan uygulamalarını inceleyip bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Bu güzel buluşmanın bağlar arasında geçen iç açıcı videosuna buradan ulaşabilirsiniz. Komşularımızın da Liatiko’nun Çal Karası olarak ülkemizdeki varlığından haberdar olmaması onlara küçük sürpriz olmuş. Farklı tekniklerle üretilen Liatiko şaraplarını deneyip çok etkilendiklerini ifade eden Kuzubağ Şarapları’nın kurucu ortağı Aslı Kuzu, Liatiko’nun Girit’te de 30 yıl öncesine kadar çok fazla rağbet görmediğini ancak üreticilerin ısrarlı çalışmaları ve sundukları güzel örnekler sonrasında şu an en çok ihraç ettikleri üzümlerin başında geldiğinin altını özellikle çiziyor.
Bir zamanlar adanın gururu olan Liatiko’nun popülaritesi 1970’lerin sonlarında filokseranın ortaya çıkması ve yerli şarap üreticilerinin uluslararası çeşitlere yönelip Liatiko’yu küçümsemesi ile hem bağcılığını hem de şarap üretimini geriye götürmüş. Nikos Douloufakis ise adanmışlıkla Liatiko’nun peşinden gitmiş ve şarapları ile dikkat çekerek Liatiko’nun yeniden doğuşunu ateşlemiş. Çok uzakta değil hemen yanı başımızda aynı kaderi paylaşan aynı üzüm ve aynı hayaller ile yola çıkan üzüme inan insanların gerçek hikayesini okuyorsunuz. Üzüm, ancak kendisine inanan bilge insanlarla içindeki kahramanı harekete geçirir ve unutmayın ki üzüm sahibine bakarak kararır. Ne mutlu ki son dönemlerde Çal Karası‘nın hakkını vererek ona inanan, amacını hatırlatan ve vazgeçmeyip denemeye devam edenler var.
Önolog Gözüyle Çal Karası Üzümü
Denizli’nin Çal ilçesi, 2007 yılından bu yana Türkiye’nin birçok bölgesinde bağcılık ve şarap üretimi konusunda danışmanlık veren önolog Saba Açıkgöz’ün uzmanlığını taşıdığı ve konsantre olduğu önemli teruarlardan. Çal Karası hakkında sevgili Saba Açıkgöz’ün fikirlerini merak ettim ve ona Çal Karası‘nın Türk şarapçılığında bir Kalecik Karası gibi yıllanma potansiyeli olan üst düzey kırmızı örneklerini de görüp göremeyeceğimizi sordum.
Saba Açıkgöz, Çal Karası hakkında şu bilgileri paylaştı : “2010 yılından beri yoğun olarak çalıştığım bölgedeki Çal Karası üzümlerinden şarap üretim süreçlerini kontrol ediyorum. Son birkaç seneye kadar fiyat açısından üreticisini üzen fiyatları varken şu anda Çal Karası bölgenin en pahalı yerli üzüm çeşidi. Yeni kurulan bağ alanları açısından maalesef çok az üretici Çal Karası‘nı tercih ediyor. Çal Karası‘ndan üretilen şarapların renginin açık renkli olması onu uzun yıllar sofralığa hizmet eden bir çeşit olarak değerlendirilmesine sebep oldu. Potansiyelini ortaya çıkartmak için ne bağda ne de üretimde sınırları zorlanan bir çeşit. Çal Karası‘nın aroma yapısı çok zarif ve genelde kırmızı meyve aromalarının hakim olduğu yumuşak tanenli şarapları veriyor. Senelerce Çal Karası‘nın roze şaraplarını içtik. Son birkaç yıldır Çal Karası‘nın fıçı uygulamalarını deniyoruz ve yıllanma potansiyelinin de olabileceğini ön görüyoruz. Umarım şarapları ihracatta yer edinir ve kendi değerimizi küresel pazarda da anlatma ve tanıtma fırsatı buluruz.”
Kaynaklar
- Çal kelimesinin etimolojisi ve Kastamonu’da çal ile ilgili yer adları SP VIII. Uluslararası Büyük Türk Dili Kurultayı Bildirileri, 25-28 Eylül 2013 Tiran. Ankara, 2013. 61-67. ss.
- Mutlu, Gülseren. (2021). Mossyna’nın Adı ve Coğrafi Konumu.
- ÖZGÜN, Cihan, “Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sinin İlk Yıllarına Filoksera Hastalığının Batı Anadolu’daki Ekonomik Sonuçları Üzerine Tespitler”, İzmir Demokrasi Üniversitesi Üçüncü İktisat Tarihi Kongresi Bildirileri-2, 25 – 27 Nisan 2019, Edit. Mustafa Öztürk, Ayşe Değerli, İzmir, 2019, s.s.69-86.